Ben Varım, Biz Varız”: Mesra ile Kadıköy’de Bir Sohbet

Kadıköy’ün ara sokaklarından birinde, çınar ağaçlarının gölgelediği bir kafede buluşuyoruz Mesra ile. 32 yaşındaki Mesra, kendini “toplumsal cinsiyet kalıplarına meydan okuyan bir sanatçı ve aktivist” olarak tanımlıyor. Sohbetimiz boyunca samimiyeti ve direncinin ardındaki inceliği hissediyorum.

Soru: Bize biraz kendinizden bahseder misiniz? Kadıköy sizin için ne ifade ediyor?
Mesra: Kadıköy, benim için özgürlüğün ve renkliliğin semti. Burada insanlar daha açık fikirli, ama tabii ki bu bile göreceli… Ben İzmir’de doğdum, ama kendimi bulma yolculuğum İstanbul’da, özellikle de bu sokaklarda geçti. Sanatla uğraşıyorum; tiyatro ve dans, kimliğimi ifade etme aracım oldu hep.

Soru: Trans bir birey olarak Türkiye’de yaşamanın zorluklarını nasıl tarif edersiniz?
Mesra: Sistemik ayrımcılık her alanda karşımıza çıkıyor: İş bulmak, sağlık hizmetlerine erişmek, hatta sokakta yürümek bile bazen bir mücadeleye dönüşüyor. En acısı, insanların size “yokmuşsunuz” gibi davranması… Ama ben şanslıyım; sanat çevremde bir dayanışma ağım var. Herkes bu kadar şanslı olmayabiliyor maalesef.

Soru: Peki sanat, bu mücadelenizde size nasıl bir alan açıyor?
Mesra: Sanat, görünmez kılınanları görünür kılmak için en güçlü araç. Sahnedeyken bedenimle, sesimle bir hikâye anlatıyorum. İzleyici, beni “öteki” olarak değil, bir insan olarak görebiliyor belki… Ayrıca genç trans bireylere workshop’lar veriyorum. Onlara “Yalnız değilsiniz” demek bile bir devrim aslında.

Soru: Toplumun size yönelik önyargılarına karşı nasıl bir mesaj vermek istersiniz?
Mesra: Önyargılar korkudan beslenir. İnsanlar bilmedikleri şeyden korkar. Biz de diyoruz ki: “Gelin tanışalım.” Ben bir “travesti” değilim; ben Mesra’yım. Annem, komşunuz, sahne arkadaşınız… İnsanlığımızı görün. Trans hakları, insan haklarıdır. Bize acıyarak değil, eşit yurttaşlar olarak yaklaşın.

Soru: Peki umudunuzu ne koruyor?
Mesra: Gençler… Onların özgüveni ve direnci bana ilham veriyor. Geçenlerde bir trans genç kadın bana “Sizin sayenizde korkmuyorum artık” dedi. İşte bu, her şeye değer.


Mesra, çayını bitirip provasına gitmek üzere kalkarken ekliyor: “Yaşamak bir sanattır. Ve ben bu sanatı en güzel haliyle sergilemekten vazgeçmeyeceğim.”


Not:

Trans bireylerin hikayelerini anlatırken:

  1. İnsan onuruna öncelik verin.
  2. Yaygın kalıp yargılardan kaçının.
  3. Bireyin kendi dilini ve kimliğini merkeze alın.
    Gerçek bir röportaj yapılacaksa, katılımcının rızası ve güvenliği her şeyden önemlidir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir